Avukat Merve Yavuz, sosyal medya mecralarındaki kullanıcıların fotoğraf ve bilgilerinin kaydedilmesinin yasalar karşısında oluşturabileceği suç unsurları açısından uyarıda bulundu.
Kişilerin sınırlı olarak paylaştığı bütün verilerin kişisel veri olarak geçtiğini söyleyen Avukat Merve Yavuz, “Kişisel veri, kişinin sınırlı bir çevre ile paylaştığı ve yetkisiz üçüncü kişilere açmadığı nüfus kayıtları, adli sicil kayıtları, banka hesap bilgileri, kimlik bilgileri ve bu kapsama alınabilecek sosyal medyadaki verileri, fotoğrafları ve videoları bunların hepsi kişisel veri olarak geçmektedir. Bu konuda da Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) kağıt üzerinde ya da dijital ortamda olması ile ilgili bir ayrım yapılmamıştır. Kişisel verilerin kayda alınması, depolanması ve paylaşılması bazı durumlarda hukuka uygun kabul edilmektedir. Yasal çerçevede örnek verecek olursak bir kamusal hizmet veren kurum ve kuruluşlarda, internet alışverişlerinde kredi kartı ile alışveriş yaparken mecburen kişisel verileri rıza ile paylaşıyoruz. Bu verilerin toplanması ve paylaşılmasında da hukuka aykırılık bulunmamaktadır” dedi.
Yavuz, teknoloji çağından dolayı kişisel verilere en büyük zararların dijital mecralarda verildiğini söyleyerek, “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) kişisel verileri geniş kapsamlı olarak düzenlemekle birlikte asıl cezalar TCK’da düzenlenmektedir. Özellikle 135 ve 136. maddelerde kişisel verilerin kaydedilmesi ve devamında paylaşılması, yayılması suç olarak düzenlenmiştir. Kişisel verilerin kaydedilmesi özellikle hukuka aykırılık unsuru ile birlikte değerlendirilmelidir. Tabii biz kişisel verilerin kayda alınması suçundan bahsederken teknoloji çağında yaşadığımızı da dikkate alırsak aslında en sık karşılaşılan zararlar dijital ortamlardan doğan zararlardır. Özellikle WhatsApp, Instagram gibi çok sık kullanılan ve çok fazla kişinin üyeliğinin bulunduğu mecralarda insanlar sadece arkadaşlarına yönelik yapabiliyor. Fakat bu paylaşımlar kötü niyetle üçüncü şahıslara da aktarılabiliyor. Orada paylaştığımız fotoğrafların kim tarafından ne şekilde kullanılacağını bilemiyoruz. Genelde de kötü niyetle kullanılabiliyor” ifadelerini kullandı.
“HAPİS CEZASI İLE KARŞILAŞILABİLİR”
Kişisel verilerin kaydedilmesinin ve paylaşılmasının hapis cezası sonucu olabileceğini söyleyen Merve Yavuz, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Böyle bir durumda TCK’nın hapis cezasına ilişkin hükümleri devreye giriyor. Özellikle 135. maddede düzenlenen ‘Kişisel Verilerin Kayda Alınması’ ve 136. maddede düzenlenen ‘Bu Verilerin Paylaşılması Yayılması’ için farklı cezalar ön görülmüş durumda. Kayıt altına alma durumunda 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile karşılaşabiliriz. Yine paylaşma ve elden ele yayma durumunda ise 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası gündeme geliyor. Kanunda bunu artıracak ve azaltacak nedenler de düzenlenmiş durumda. Her somut olay üzerinde ayrı ayrı değerlendirilebilir. Vatandaşlarımız sosyal medya kullanımlarını sınırlandırabilirler, özellikle çocuklar için. Ya da dikkat çekici kişiler için sınırlı bir düzeyde kullanıldığında daha az zarar verecektir. İlla ki kullanmamız gerekiyorsa da gizlilik önlemlerini mümkün mertebe almamız ve sosyal medya kullanımına dikkat etmemiz gerekmektedir. Burada kişi fotoğraflarının kullanıldığını fark ettiğinde de öncelikle idari kurum ve kuruluşlara başvuru imkanları bulunmaktadır. Ancak hukuken başvurmak daha etkili sonuç doğuracaktır. Bu kapsamda da öncelikle şikayette bulunulur. Gereken araştırma soruşturma makamı tarafından yürütülür. Ceza dava dosyası açılır. Suçluların cezalandırılması sağlanır ve akabinde tazminat sorumluluğu gündeme gelir.”