Geçmiş kameranın karşısına “dinden çıkanın hükmü şeriata göre ölümdür” diyor. Elbette bunu “teorik” olarak söylüyor. Ne de olsa her şeye rağmen yıkamadıkları Atatürk Cumhuriyeti’nde yaşıyor.
Sınırımızın biraz ötesindekilerse çoktan pratiğe geçmiş durumda. Kafirin ya da mürtedin hükmünü hiç düşünmeden veriyorlar: Kafa kesiyorlar, kurşuna diziyorlar, hatta canlı canlı yakıyorlar.
Moskova’da sahneledikleri o korkunç katliam, adı dün El Kaide bugün IŞİD olan.. Yarın kim bilir hangi kimlikle ortaya çıkacak vahşeti hatırlattı. Elbette en başta, 100’den fazla insanımızı hayattan kopartan Gar katliamını.
Ben yazdım. Genç meslektaşlarım yazdı. Araştırmacı gazeteciler kanıtları buldu sergiledi. Ve ortaya devasa bir iddia çıktı: İntihar bombacıları biliniyordu, hatta telefon konuşmaları kaydedilmişti. O kayıtlar kısa süre sonra kanlı bir eylemin beklenmesi gerektiğini gösteriyordu. Ama bir noktadan sonra -nedense- izleri kaybedilmişti. AKP’yi tekrar “tek başına iktidara getirecek seçimden yalnızca 21 gün öncesine kadar!
*. *. *
Öyle korkunç olayların sonrasında herkes -siyasetçi / gazeteci / akademisyen- kafa yorar. Eylemin neden nasıl gerçekleştiğine ve elbette arkasında kimin / kimlerin olduğuna dair sorular sorar. O sorulara cevap ister.
Bazen o cevap “kulaklarım kopsaydı da duymasaydım” diyeceğiniz kadar mide bulandırıcıdır.
Bazen de cevabı alamazsınız ama mideniz yine de bulanır. Zira onca insanın katledildiği günden sadece 9 gün sonra.. 19 Ekim’de Başbakan Davutoğlu a Haber’de aynen şunları söyledi:
“Ankara’daki terör saldırısı sonrasında kamuoyunun nabzını tutuyoruz. Oylarımızda yükseliş trendi var. Saldırıdan sonra yüzde 44 bandına doğru bir yükselme trendi devam ediyor.”
Cümlelerin herhangi bir yerine “sayesinde” sözcüğü yerleştirilmiş olsaydı “terör saldırısı sayesinde oylarımız arttı” diye anlayacaktık. Doğal olarak! Peki “SAYESİNDE” demeyince ne anlamalıydık?
Saldırıdan günler sonra anket yapılıp “terörün etkisini” ölçmek.. Ve hemen ardından a Haber’e koşup “oylarımız artıyor” diye müjde vermek..
100’den fazla insanın kanı daha kurumamışken ve başta MİT, devlet kurumlarının sorumluluğu tartışılırken.. Bu cümleleri kurabilmek. Ve yeniden tek başına iktidar olma fırsatını bulmak..
Ne anlamalıydık sahiden!
*. *. *
Moskova’daki katliam sonrasında gelen ilk bilgilere göre, IŞİD canisi Türkiye’den gittiğini söylemiş.
Erdoğan başsağlığı için Putin’i aradığında bu da konuşuldu mu acaba?
Ya da dünyanın, Avrupa’nın önemli merkezlerinde “Türkiye’deki şu IŞİD’lileri ne yapacağız” diye kafa yoruyorlar mıdır?
Cevabı IŞİD hakkında Uluslararası Kriz Grubu’nun 2023’teki raporu versin:
“Suriye ve Irak’ta IŞİD’e katılan binlerce yabancı uyruklu kişi Türkiye’ye geçti. Bazıları sınır dışı edildi. Diğerleri ise kaldı. Bu kişilerin varlığı hala risk oluşturuyor.”
Rapora göre, Türkiye, konumu nedeniyle geçmişte IŞİD’in lojistik ve finansman merkezi haline gelmişti. Sonrasında ise militanlar tasfiye edilmeye çalışıldı ama..
*. *. *
Buraya kocaman büyük bir “AMA” bırakalım!
Zira, sadece o rapor değil, son birkaç yılda okuduğumuz her haber / açıklama bize aynı şeyi söylüyor: “Cihatçı dostlar” diye bağırlarına bastıkları bütün o katiller şimdi kucaklarındaki sıcak patatesler. Üstüne basıp da ayaklarını çekemedikleri mayınlar. Zaman ayarını bilmedikleri saatli bombalar.
Bu ifadelerin hangisini beğenirseniz onu aklınızın köşesine yazın.
Evet! İktidar bütün o canileri tasfiye etmeye çalışıyor AMA edemiyor.
Zira ne sınır dışı edince kabullenecek ülke bulabiliyor. Ne de Türkiye’deki hapishanelerde tutabiliyor.
Uluslararası Kriz Grubu’na göre, mesela, hapishanelerdeki IŞİD’liler yakın zamanda serbest kalabilir. Yani aramıza karışıp, kaç örneğini gördüğümüz üzere ticaretle falan uğraşabilir.
*. *. *
Moskova’ya Türkiye’den gittikleri söylenen cani / caniler de onlardan biri mi acaba?
MİT’in eski başkanı, bugünün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan karanlıklardan çıktı, artık kameraların karşısında. Ne var ki hala konuşmuyor. Bu ülkenin geleceğini ve evlatlarımızın hayatlarını belirleyecek en kritik konuları sessizlik denizine gömüyor.
Gazetecilerin çabasıyla ortaya çıkartılan nice belgeli gerçek ise halkın aynı sessizliğinde boğulup unutuluyor.
Tabii gazeteci dediysem, mesleğimin onuru bir avuç gençten söz ediyorum.
Yoksa yandaş medyanın derdi başka!
Erdoğan’ın bile beğendiremediği Kurum’u allayıp pullayıp beğendirmek..
Moskova katliamı haberlerini yazarken “Türkiye iddiasını” gözden kaçırıvermek..